Daniel Kahneman (Thinking Fast and Slow kitabının yazarı) ve Amos Tversky üzerine düşünmemiz gereken önemli bir deney yapmışlar. (Araştırmanın tamamına ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz, İngilizce.) Daha önce farklı yazılarda bahsettiğim ve oldukça önemsediğim bir konu olduğu için burada kısaca deneyden ve neler öğrenebileceğimiz üzerine yazmak istedim.
Deney şu şekilde gerçekleşiyor. 600 kişinin etkilendiği ölümcül bir hastalık vakası ile karşı karşıyasınız. Bu vaka karşısında hızla karar vermeniz gerekiyor. Önünüzde iki temel seçenek var.
İlk gruba sunulan seçenekler şu şekilde.
Eğer birinci yöntemi seçerseniz 200 kişinin kesin olarak hayatta kalmasını sağlayacaksınız.
Eğer ikinci yöntemi seçerseniz 600 kişinin tamamının kurtulma olasılığı 1/3 iken bütün insanların ölme olasılığı 2/3.
Siz olsanız hangisini tercih ederdiniz? Deney katılımcıları arasında popüler tercih riskten kaçarak, birinci yöntemi seçmek ve 200 kişinin kesin olarak hayatta kalmasını sağlamak olmuş.
Sonrasında deney içerisinde ikinci gruba seçenekler biraz daha değiştirilerek sunuluyor.
Eğer birinci yöntemi seçerseniz 400 kişi kesin olarak hayatını kaybedecek.
Eğer ikinci yöntemi seçerseniz 1/3 olasılıkla hiç kimse ölmeyecek ve 2/3 olasılıkla 600 kişi ölecek.
Her iki grup içinde sunulan seçenekler içerik olarak birbirleriyle aynı. Fakat ikinci gruptaki insanlar birinci seçenek kendilerine sunulduğunda 400 kişinin kesin olarak öleceği gerçeği ile karşı karşıyalar.
İlk grupta değerlendirme yaptıkları konu 200 kişinin kesin olarak yaşaması mı 1/3 olasılıkla 600 kişinin yaşaması mı olurken ikinci grupta durum çok daha farklı. İkinci grupta 400 kişinin kesin olarak ölmesi mi yoksa 1/3 olasılıkla 600 kişinin yaşaması mı oluyor.
Böylece ilk grupta popüler tercih birinci yöntem olurken ikinci grupta ikinci seçenek daha ön plana çıkıyor. Aradaki fark tamamen alacağınız kararın size nasıl bir çerçeve içerisinde sunulduğuyla alakalı. Birinci seçenekte kazançlarınız temel alınarak seçenekleriniz ön plandayken risk almaktan kaçınıyorsunuz. İkinci seçenekte ise karşınızda kayıplarınız var. Söz konusu kayıplarımız olduğunda riskten kaçınmak yerine artık daha fazla risk almayı düşünebiliyoruz ve kararlarımızı bu şekilde verebiliyoruz.
Güzel haber şu ki çoğu zaman insanların hayatta kalmaları ve ölmelerini gerektirecek kararlar ile karşı karşıya değiliz. Aldığımız kararların etkisi büyük çoğunluğu kişisel hayatımız ve çevremiz ile sınırlı kalıyor. Kötü haberim şu ki aldığımız kararlarda çoğu zaman seçenekler karşımıza bu deneydeki kadar net çıkmıyor ve seçeneklerimizi yaratan bizler oluyoruz. Bütün bu süreçte çevremiz, deneyim ve tecrübelerimiz, düşünme ve ifade etme şeklimiz büyük bir rol oynuyor.
Konu ilginizi çektiyse Çevremiz, Detaylar ve Hayatımıza Etkileri ve Nasıl Anlatıyoruz? yazılarımı da okuyabilirsiniz.