Yakın zamanlarda gözlemlerim ve okuduklarımla çok genelleyerek organizasyonlarda(şirketlerde birer organizasyondur) iki farklı yönetim şeklinin olduğunu söyleyebiliriz. Dikey ve yatay sıralanma olarak adlandırılıyor. İsimlerinin aklınızda oluşturduğu algı aslında doğru olan. Dikey için örnek verecek olursak katı kuralların ve işlerin yapılmasına engel olan kuralların olduğu organizasyonlar. Bir şey yapacağınız zaman mutlaka o kurallardan birine takılırsınız ve işlerin işleyişi kurallarla olabildiğince yavaşlatılmıştır. Birçok kontrol aşaması vardır, insanlar sürekli gergindirler ve bırakın bir şeyler üretmeyi elde hali hazırda var olanları bile zamanla kaybederler. Bu yüzden çok hızlı büyüyebilecek bir çok marka enerjilerinin bir çoğunu durumunu korumak için ayırırlar. Yazımda bu yönetim şekline fazla yer vermek istemiyorum çünkü fazlasıyla iğreti duruyor, insanları mutsuz ediyor ve üretimi kısıtlıyor.
Yatay yönetim şeklinde ise tamamen girişimci bir yönetim şekli. Seth Godin ‘nin “Kilit Adam” kitabının girişindeki kısa yazıyı okuyanlar hatırlar. Kısaca özetlemek gerekirse yazı şu şekilde. Hepimiz hayatımızda en az bir kere bir buluş yapmışızdır. Buluş yapan insanlar hayatlarının tamamını buluş yaparak geçirmiyorlar. Şimdi bir organizasyonu düşünün. Bu organizasyonda eğer yatay yönetim şekli benimsenmişse değişik zamanlar da değişik insanların yapacağı buluşlara fırsat tanınacak, insanlar tabiatı doğrultusunda çalışmaktan mutlu olacaklardır. Eğer bir organizasyondan fayda almak, değer üretmek ve bir şeyler üretmek istiyorsanız yatay yönetim şeklini benimsemek zorundasınız. Dikey organizasyon 20.yy ‘ın ürettiği ve o yüz yılda kalan, şekilden ibaret bir yönetim şekliydi. Tamamen yatay yönetim şeklini benimsemiş olan Google ve 37Signals ‘ın başarısı bunu açıklama yeterli diye düşünüyorum. Dikey organizasyona sahip şirket sayısı sayılamıyacak kadar çokken, yıllar öncesinden konumlanmış olmalarına rağmen bu şirketlerin ivmelerini yakalayamadı, sonuç olarakda elde ettikleri başarıyı elde edemedi. Bu gün Google dünyanın en sevilen markası ise düşünmek gerekir, bu başarı için şirketler milyar dolarla dökerken bu insanlar bunu nasıl başardılar diye. Düşünülmezse ne olur ? Cevabı çok basit, bir akıntıya kapılınır, sürüklenip gidilir ve sonrasında tamamen hüsrana uğranır, başarısızlık tadılır ve hiç bir şey üretemeden silinip gidilir.
Bir ürünün bizim için değerini ne ile ölçeriz ? Hayatımızda doldurduğu boşluğun büyüklüğü ile. Ücretlendirmede bu şekilde yapılır. Düşük ücretlerle üretilmesine rağmen yüksek fiyatlara satılan ürünler hayatımızda büyük bir boşluğu doldurduğu için bu ederi kabul görür. Dikey ve yatay yönetim şekillerini de ortaya çıkardıkları sonuçları karşılaştırarak hangisinin daha kaliteli olduğuna karar verebilirsiniz.